9. Hukuk Dairesi 2017/22220 E. , 2017/11173 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, davacının 06/04/2003-16/9/2011 tarihleri arasında 3 ay hariç aralıksız çalıştığını, haftada 6 gün 01:00-13:00/14:00 saatleri arasında çalıştığını, toplam 14 gün yıllık izin kullandığını, resmi tatil dini bayramlarda çalıştığını, maaşının bir kısmının bankadan kalanının elden verildiğini, fazla mesai, ulusal bayram genel tatil ücretleri ödenmediğinden ve SGK kaydı asgari ücretten göstgerildiğinden davacının haklı olarak işten kendisinin ayrıldığını, bir kısım işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarını istemiştir.
B)Davalı cevabının özeti:
Davalı vekili, Mahkeme’nin yetkisiz olduğunu, taleplerin zamanaşımına uğradığını, işi kendisinin bırakıp gittiğini, davacının fazla mesai, ulusal bayram genel tatil ücretini ileri sürse de feshin gerçek gerekçesinin davacının devamsızlığı olduğunu, hizmet süresinin SGK kayıtlarındaki gibi olduğunu, ulusal bayram genel tatil ücretinin çalıştı ise ödendiğini, yıllık izin kullandığına dair evraklar bulunduğunu, iddia ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
C)Yerel Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davacı tanığı Dursun’un davacının 2003-2011 tarihleri arasında çalışmasının olduğunu beyan ettiği, davalı tanıklarının ise davacının değişik tarihlerde işe giriş ve çıkışlarının olduğunu beyan ettiği, bu sebepler ile davacının SGK kayıtlarındaki çalışmalarının dikkate alınarak değerlendirme yapılacağını, davacının 1019926 sicil numaralı işyerinde (04.06.2003-06.07.2006, 01.11.2006-01.08.2008, 01.05.2009-31.12.2009, 01.01.2011-20.09.2011) tarihleri arasında çalışmasının olduğu ve yine 1096715 sicil numaralı işyerinde (02.01.2010-31.12.2010) tarihleri arasında çalıştığı, davacının iddia ettiği çalışma dönemi içindeki 1032682 sicil numaralı işyeri ise … Gıda Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. işverenliğine ait olup bu işverenliğin davalı ile organik bir bağı tespit edilemediği, dosyada dinlenen tanık beyanları, SGKhizmet döküm cetveli, davacının talebi, fiili çalışma olgusu ve Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin emsal kararları uyarınca davacının daha evvelki fasılalı çalışmalarının kıdem tazminatı hak etmeyecek şekilde sona erdiğinin ve ilgili dönemlerin tasfiye edildiğinin ispatına yönelik dosyada delil tespit edilememesi sebepleri ile davacının davalı yanındaki çalışma süresi toplam olarak 7 yıl 3 ay 18 gün çalıştığı ve fesih tarihi de 16.09.2011 tarihi olarak tespit edildiği, davacının en son net 1.070,00 TL ücret ile çalıştığını iddia ettiği, SGK hizmet döküm cetvelinde davacının dönem asgari ücret seviyesinde SGK primlerinin yatırıldığı, davalının ise davacının nitelikli bir işçi olmadığını ve aldığı ücret konusundaki iddiasının doğru olmadığını savunduğu, dosyada dinlenen tanık beyanları, (davalı tanığı Hüseyin davacının kendi yardımcısı olduğunu ve kendisinin 1.200,00TL ücret aldığı beyanı, davalı tanığı Mehmet ise davacının işi konusunda diğer tanığının doğruladığı, davacı tanığı Dursun’un beyanlarının ise ücret konusunda davacıyı doğruladığı.) davacının kıdem süresi ve yaptığı iş ve ünvan Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin gerçek ücretin tespitine yönelik uygulamaları, ülke gerçekleri de dikkate alınarak davacının net 1.070,00 TL ücret ile çalıştığı, ücrete talep olmadığından başka bir sosyal hak eklemesi yapılmadığı, kıdem ve ihbar tazminatına esas giydirilmiş ücretin 1.490,00 TL olduğu, fazla çalışma yapıldığının ispat yükü iddiada bulunan işçiye ait olduğu, fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, giriş-çıkış kayıtlarının yazılı delil niteliğinde olduğu ancak fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması halinde tanık beyanları ile sonuca gidilebileceğinin yerleşik Yargıtay uygulaması olduğu, davacının davalı işveren yanındaki günlük veya haftalık çalışma şekli ve süresine elverişli herhangi bir puantaj kaydı ve sair yazılı delil sunulmadığı, davacının, davalı işyerinde, çalışma süresi boyunca, çalışma düzeninin haftanın 6 günü 01:00-13:00-14:00 saatine kadar olduğunu, fazla mesai ücretlerinin ödenmediğini iddia ettiği, davalının ise davacının fazla çalışma yapacak uzunlukta bir işi olmadığını savunduğu, davacının yazılı belge olmadan tanık anlatımları ile fazla çalışma olgusunu ispatlama yoluna gittiği, tanık Dursun’un ifadelerine, çalışma dönemine göre, Yargıtay uygulamaları, insan çalışma takati, ara dinlenmelerin süresi, zamanaşımı itirazı ve talep de dikkate alınarak davacının 2008-2011 tarihleri arasında haftada ortalama 18 saat fazla mesai yaptığı, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 47. maddesinde, Kanun kapsamındaki işyerleri bakımından, ulusal bayram ve genel tatil günü olarak kabul edilen günlerde çalışma karşılığı olmaksızın o günün ücretinin ödeneceği, tatil yapılmayarak çalışıldığında ise ayrıca çalışılan her gün için bir günlük ücreti ödeneceği hükme bağlandığı, tanıklardan özellikle … davacının tüm bayram ve genel tatil günleri çalıştığını beyan ettiği, bu tanığın beyan ve çalışma dönemleri dikkate alınarak davacının tüm bayram ve genel tatil günleri çalıştığı değerlendirdiği, davacının yıllık izinlerini kullandığına dair ispat külfeti davalıya ait olduğu, davalının izin defteri ya da eş değer belge ile yıllık ücretli izinleri işçiye kullandırdığını ispat etmek zorunda olduğu, yıllık ücretli izinleri kullandırılmamış işçi ücretli izin günlerine ait ücretini, iş sözleşmesinin feshi ile birlikte son ücreti üzerinden talep edebileceği, hak kazanma bakımından haklı ya da haksız feshin önemi bulunmadığı, dosyada davacının izinlerine kullandığına dair belge ve delil yoktur ve tüm açıklamalara göre davacının iş akdinin davacı tarafından fazla mesai ücretleri , dini milli bayram ve genel tatil ücretleri ile yıllık ücretli izin alacaklarının ödenmemesi sebebiyle davalı işveren tarafından kıdem tazminatı ödenmesini gerektirir şekilde haklı olarak fesih edildiği kanaatine varıldığı, bayram ve genel tatil alacaklarından ve fazla mesai alacağından 1/3 oranında hakkaniyet indirimi yapılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D)Temyiz:
Karar süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
E)Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Somut uyuşmazlıkta, yıllık izin ücreti bakımından, dava dilekçesinde davacının toplam 14 gün yıllık izin kullandığı belirtilmesine rağmen hesaplamada bu 14 günün düşülmemesi hatalıdır.
3-Davacı işçinin fazla mesai ücretinin ödenip ödenmediği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta, ilk kez temyiz dilekçesi ekinde hesap pusulaları ibraz edilmiş olup bu hesap pusulalarının çoğunda net ücret, pazar mesai, ikramiye, toplam kesinti toplamı olarak maaş tahakkuku gösterilmiş, buna da asgari geçim indirimi eklenerek genel toplam bulunmuştur. Bu genel toplam altında davacı …’a atfen imzalar bulunmaktadır. Ayrıca, “toplam kesinti” de aylarca hep aynı miktar kalsa da bu toplam kesintinin ne olduğu bordrolarda açıklanmamıştır. Bordrolarda bir kısım değişen miktarlarda fazla mesai tahakkukları var ise de fazla mesainin süresi belirtilmemiştir. Genel toplamlar bordrolarda aynıdır. Bu hesap pusulalarının davacı asıldan, vekilinden ve davalıdan/vekilinden sorularak ve taraflara açıklatılarak sonuca etkisinin irdelenmesi gerekmektedir.
4-Yukardaki ilke kararı ulusal bayram genel tatil çalışması bakımından da geçerlidir.
Yukarda bahsolunan hesap pusulalarının birinde “bayram yevmiyelerimi aldım” şeklindeki yazı altında davacıya atfen imza bulunmaktadır. Hesap pusulalarının bir diğerinde de benzer ifade var ise de altında davacının imzası bulunmamakta, davacıya atfen imza hesap pusulasında imzaya mahsus yerinde bulunmaktadır. Neticeten tüm hesap pusulaları davacı asıldan, vekilinden ve davalıdan/vekilinden sorularak ve taraflara açıklatılarak, bu hesap pusulaları ile ulusal bayram genel tatil ücreti ödemesi olup olmadığı, bu hesap pusulalarının sonuca etkisi olup olmadığının irdelenmesi gerekmektedir.
5-Hizmet süresi bakımından, hizmet dökümüne göre davacının davalıda çalıştığı süre 7 yıl 2 ay 16 gündür. Hükme esas bilirkişi raporunda ise bu süre 7 yıl 3 ay 18 gün olarak kabul edilmiş olup nedeni de anlaşılamamaktadır. Bu şekilde hizmet dökümünde görünen çalışmasından 32 gün daha fazla hesaplama yapmakla birlikte denetime elverişsiz olan bilirkişi raporuna itibarla karar vermek hatalıdır. Davacının hizmet süresi 7 yıl 3 ay 18 gün ise nedeni denetime elverişli şekilde ortaya konarak sonuca gidilmelidir. Aksi halde, hizmet dökümündeki kayıtlı süre esas alınmalıdır.
6-Bozma sonrası verilecek kararda, kararı sadece davalı temyiz ettiğinden, davalı lehine oluşan usuli kazanılmış hakların korunması gerektiği gözden kaçırılmamalıdır.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22/06/2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.